Öne Çıkan Yayın

yan yan yan

29 Temmuz 2016 Cuma

falan filan






... ve taş düşmeye devam ediyor 
bir yıldız derinliğine;

"sevgilim,
 hiçbir şey söyleme, 
bırak düşsün bu sözcük sessizliğin içine
uzun zaman avuçlarımda parlatılmış bir taş gibi
hızlı ve gösterişli bir taş ki
hayatımızın içine düşer gibi derin
katettiği bu uzun yol 
olsa olsa uçurumla buluşmak için
hani o sonu gelmez sessiz yolla zamandan önce buluşmak için
ve bir korku doğar işitemeyince hiçbir su sesini uzaklardan 
hiçbir yere çarpmayınca 
vurmayınca duvardan duvara hiçbirşeye, 
sonuçta evren bir bekleyiştir yalnızca 
bende elini tutuyorum.

yankılanması yok düşüşün, 
kulak verme beyhude
yok hiç bir şey bir iç çekiş bile yok, 
bir ses bile
düşer taş derinlere ve geçer karanlıkları
arttıkça baş dönmesi dahada artar gecenin hızı
kala kala fırlayıp gitmiş bir ağırlık kalır 
ve o belirsiz
yitik şarkı
kaçıp kurtulmuştur 
kaçırılmıştır 
ya da yaralanmıştır dünya harikası

belki aşkta öyledir çoktandır
ya da öyle değil 
hayır henüz aşk öyle değil
ölçüsüz 
ve çekilmez mühletten başka bir şey değil
kaçınılmaz bir azaptır o 
vahşice ertelenen

bir taş 
ya da bir yürek kusursuz birşey
sonlanmış birşey 
ve canlı bununla birlikte
daha az benziyor bir taşa düştükçe derinlere 
bu nasıl ters bir kuyu 
yırtıcı hayvan gölgesinin peşinden giderek yakalar kuşu
taş ise bütün taşlar gibi bir taş yinede
bıkar sonunda herşeyden dönüşür bir mezara


bak neler oluyor yükseliyor gibi geliyor kuyunun başında
bu bir çığlık değil çarpışma 
ya da kırılma değil
ama belli belirsiz 
ve fır fır dönüyor kararsız korkak
solgun 
ve saf bir ışık bu derinlerden gelen
çocuk masallarındaki bir yaratığa benzeyen
kendimizden bir renk belki de sonuncusu.


şimdi aniden başa gelen her şey yeniden olabilirmiş gibi
şimdiden bulmuş çözümünü keza birisi
içeri girmiş görülmeden 
ve çekmiş perdeleri


ve taş devam ediyor düşmeye bir yıldız derinliğine


biliyorum 
şimdi dünyaya neden geldiğimi
anlatacaklar öykümü birgün 
o dolambaçlı serüveniyle 
ama olsa olsa bir kışkırtma 
bu bir aldatmaca
sanki bir çiçek buketi gönderilmiş 
bir fakirhaneye bir akşamlığına 
artık biliyorum neden geldim bu dünyaya


ve düşmeye devam ediyor bir taş nebülözlerin arasından

yukarı neresiyse aşağı da orasıdır bu sıradan gökyüzünde

söylediğim herşey 
tüm yaptıklarım öyle olduğumu sandığım halim
yapraklar kuruyan yapraklar 
bırakmıyor hiçbirşey ağaca
kollarının kımıltısından başka
önümde uzanan kış mevsiminin amansız gerçekliği
bir kıvılcımdır her insanın kaderi, 
her insan
bir su sineğidir sonuçta 
bende neyim ki zaten bir insandan başka
sevmiş olmaktandır gururum
sevmekten yalnızca "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.