Öne Çıkan Yayın

yan yan yan

31 Ocak 2016 Pazar

ı





ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı 
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar 
daha şivan düşmemişti böğrüme 
daha deli deli esmemişti ruzigar 
kalbim acıya düşmemişti 
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım 
halayda delikanlı başı olacaktım 
bıyıklarım yeni terlemişti 

gurbeti 
ismail dayımın gönderdiği 
kuru üzüm ve fıstıknan 
bir de istanbul fotoğraflarından tanımıştım 

hey deli yanım! 
türkülerim ince gül dalım 
gönül közüm 
verdiğim sözüm 
ne zaman duman olsa 
munzurun doruklarında kalırdı gözüm 
aradabir durup fırata bakışım 
ve yanımdan ayırmadığım 
bir üveyikten satın aldığım aşkım 

yani ahretlik gülüyordum 
istanbulu fotoğraftan 
vurgunu üveyikten biliyordum 

bir zemheri akşamında 
oturtup tandırın karşısında babam 
oğul yürü, dedi 
yürüdüm 
topak oldu babam,acıdan yundu gözleri 
yalınız bir 'ah'etti anam 
sessizce ırmağa düştü sözleri 

yürüdüm 
terleyen bıyıklarım 
şahin bakışım 
ve yıldızlı gecelerimden birinde canım 
üveyikten satın aldığım halis aşkım 
geride kaldı 

ormanlar gördüm 
ağaçlar gördüm 
dallarında adamlar asılıydı 
ipince fidanlar 
ipil ipil kan sızardı dudaklarından 
baykuşlar 
gecenin koyukatmer al basması karanlığına karşı 
nasıl da gülüyorlar 
nasıl da gülüyorlardı 

hani benim yıldızım 
hani şehla bakışım 
hani sazım 
ve halis aşkım 

dağlardan geliyorum ben 
fıratın doğduğu yerden 
gönle aktığı yerden 
serin göze başından 
soğuk bulgur aşından 
dağlardan geliyorum ben 
aşkın doğduğu yerden hey! 
yusufun kuyusundan eyyubun sabrından geliyorum 
etmeyin elemeyin 
ben istanbulu fotoğraftan 
vurgunu üveyikten belliyorum 

hani benim yıldızım 
hani şehla bakışım 
hani sazım 
ve bir üveyikten satın aldığım 
halis aşkım 

hey anam 
ne aynam ne tarağım ne sedef çakım 
ne tesbihim ne mintanım 
bir han odasında 
akşam alacası değip geçerken böğrüme 
yavaşça önüme düştü alınyazım 
kim tutar kaldırır başımı yerden 
kim dinler türkülerimi bozlağımı sazımı 
bir duan olaydı ah, yanıbaşımda 
iki çift lafın 
bir tas ayranın 
bir dağ soluğun 
entarine yapışmış kalmış bir yayla çimenin 
bir tesbih böceğin 
bir avuç toprağın 
bir küçük taşın 
bir tel saçın alyazmanın altından 

hey anam 
akşam indi kırıldı sazım 
istanbulda 
haramiler sokağında 
bir han odasında 
yavaşça önüme düştü alınyazım 

hani benim yıldızım 
hani şehla bakışım 
hani dağlara verdiğim aşkım 
akşam dediğim ana 
istanbulda ay karanlık yürek pustur 
bir de hikayesi var 
kanadı kırık martıdan dinlediğim: 
çok önceden 
zebaniler yakıp geçerken şehri 
üç damla baldıran zehri 
üç damla hıyanet dökmüşler mavi denize 
üç martıyı boğmuşlar 
herşeyi gördüler diye 

akşam dediğim 
dam aralıklarından 
han bacalarından kaçıp giden güneşin 
vurması değil mi taa dağlara, dağlarıma 
değil mi ana 

yani akşam dediğim 
isli han odasında 
bir ben 
bir viranşehirli yakup 
bir de çaykaralı musa 
üç bardak çay hatrına 
üç gurbet türküsü değil mi uçurduğumuz 
üç damla baldıran zehri değil mi ana 
akşam dediğim 

buradan 
bu halis aşkımı 
bir han kirasına sattığım hovarda istanbuldan 
aranan bütün overlokçular sıraütücüler adına 
budur havadisim 
hatırladığın 
ne bulgur tadı 
ne bir çiçek 
ne bir isim 
ben gündüzleri müslüm gürses dinlemeye 
geceleri han odasında 
alınyazımı görmeye hüküm giymişim 

yine de ana 
ana yine de 
öperim gözlerinden 
dağlarımın 
çimenimin 
ve kanayan gençliğimin 
öperim hepsinin tekmil gözlerinden 
bıyıkları yeni terleyen gençliğimin adına 

ana 
can ana 
yaran ana 
oyy ana 
hani benim yıldızım 
hani şehla bakışım 
hani sazım 
bir üveyikten satın aldığım halis aşkım 

ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı 
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar 
daha şıvan düşmemişti böğrüme 
daha deli deli esmemişti ruzigar 
kalbim acıya düşmemişti 
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım 
halayda delikanlı başı olacaktım 
bıyıklarım yeni terlemişti


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.