sevgilinin yanında osurulur mu?
bizimkiler bundan 38 sene önce tanışmış.
peder bey taze tıp öğrencisi, anne kişisi fransız kültür çömezi. annem görüyor babamı, ben bu çocukla tanışıcam diyor arkadaşlarına, yapma diyorlar,
biriyle birlikte o. olsun diyor annem; ben beklerim.
babam da boş değil hatuna da
serde hovardalık var biraz.
bir de; bu kız çok güzel ama
kapılırsam bir yıla kalmaz evlenirim ben bunla,
daha okul bitmedi, askerlik de var ne bok yicem lan diyor.
diyor da pek kaçamıyor,
bir sene sonra nişanlanıp fakülte bittiği gibi evleniyorlar.
askere de birlikte gidiyorlar.
kebap askerlik yaptım diyen pederin karşısına çıkmasın*.
gittim diyor peşinden annem,
başka bir şey yapmazdım.
türk havayolları'nın hosteslik sınavlarını birinci kazanıp
reddettim,
sevdiğim adamla evlenip
ben bunla her şeye varım diyip gittim diyor.
önce birlikte askere,
sonra yirmi yıl anadolu'nun içinde göt kadar bi kasabaya,
anca kırk beşinden sonra kendi memleketlerine, izmir'e...
hiç gocunmadım, istedim, karar verdim;
kararlarımın arkasında durup
sevdiğim adamla aile kurdum,
asla aklımdan ufacık bir acaba bile geçmedi
ve bu aileyi böyle arada tuttum der.
haklı.
otuz yıllık annem, bilmez miyim,
yerden göğe haklı.
sevdiğin biriyle olmak nedir?
vazgeçtiklerin için tek tek fatura tutup
ilk kavgada senin yüzünden bunlardan geçtim demek midir?
o biri diğer öbürlerini yok ediyor diyip
ilişkiyi ciğerci kedisi gibi gözü dışarda sürdürmek midir?
başka bir şeyler midir yoksa?
kış ortası...
annemle değişmeli nöbet tutuyoruz babamın yanında.
kolon rezeksiyonu;
kolon ca. öncesinde aylarca,
devamında aylarca radyoterapi ve kemoterapi.
üzüntüden gözümüzün feri götümüze kaçmış
ama peder beyin sadece bilinci açık diye
bir yandan nasıl mutluyuz...
bu iyi, çünkü daha da iyi olacak,
enseyi karartmak yok.
ama içimiz paramparça.
aylarca ileostomi,
ne yediği belli ne çıkardığı...
yandan çarklı gibi gidip geliyoruz
tin tin tin sabahın körlerinde radyoloji merkezlerine.
cesedi çıkmış gibi geri iade ediyorlar.
babamın kuyruk dik ama bunlar bana koymaz diyor,
seni yarın donumdan çıkarırım diyor.
eski karşıyaka yüzücüsü.
akşamına suyun içine ağlamayı öğreniyorum.
aylar sonra tedavisi bitti,
son ilaçlarını aldı, kolostomi kapatıldı.
beton gibi adam çocuk gibi kaldı.
ama aşarız dedi, aşarız dedik; aşarız.
bunların hepsini aşarız. burdayız, yanyanayız,
demirbaş sayımında eksik yok.
birlikte aşarız.
kalın bağırsağı aylardır çalışmıyordu.
artık çalışması gerekiyordu.
günlerce annemle, babamın osurmasını bekledik.
annem sevdiği adamın günlerce kel kafasını osurabilsin diye okşadı.
günlerdir şu başlığı her gördüğümde
içim düğüm düğüm oluyordu.
geçmiyordu o düğüm.
bi osursam rahatlayacakmışım gibi sanki...
nereye mi varıcam,
bir yere varmıcam.
seni iki kolun iki bacağın olmasa da severim diyip
ilk fırsatta başkasına kaçan,
her hayalini sevgilisi makina değil
sadece insan olduğu için yapamadığında ilişkiyi bitiren,
sevginin bağını bacağa geçirilmiş pranga zinciri zanneden
bir nesil var dışarıda.
yan odada da sevgilisi osursun diye
kel kafasını okşayan bi kadın. hangisi gerçek?
"https://eksisozluk.com/entry/54569000" alıntıdır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.