Öne Çıkan Yayın

yan yan yan

2 Şubat 2014 Pazar

oysa





varamaz elim
   ayvasına, narına can dayanamazken,
   kırar boynumu yürürüm.

   kurdun, kuşun bileceği hal değil,

   sormayın hiç

   laaaaal...

   kara ferman çıkadursun yollara,

   yarin bahçesi tarumar,

   kan eder perçem
 

   olancası bir tutam can,

   kadasına, belasına sunduğum,

   ben öleydim loooy...

   elim boş,

   ayağım pusu.


   bir ben bileceğim oysa
   ne afat sevdim.

   bir de ağzı var dili yok
   diyarbekir kalesi...
   
  
 
   açar, 
   kan kırmızı yediverenler
   
ve kar yağar bir yandan,

   savrulur karacadağ,
   savrulur zozan...

   bak, bıyığım buz tuttu,
   üşüyorum da

   zemheri de uzadıkça uzadı,
   seni, baharmışın gibi düşünüyorum,

   seni, diyarbekir gibi,

   nelere, nelere baskın gelmez ki
   seni düşünmenin tadı...
   
   
   hamravat suyu dondu,
   diclede dört parmak buz,
   biz kuyudan işliyoruz kaba - kacağa,             
   çayı kardan demliyoruz.
   anam sır gibi saklar siyatiğini,
   "yel" der, "baharın geçer".
  
 bacım, ikicanlı, ağır,
   güzel kızdır, bilirsin.
   ilki bu, 
bir yandan saklı utanır
   ve bir yandan korkar
   ölürüm deyi.

   bir can daha çoğalacağız bu kış.
   bebeğim, 
neremde saklayım seni?
   hoş gelir,
   safa gelir,
   ahmed arif'in yeğeni...
   
   
   doğdun,
   üç gün aç tuttuk
   üç gün meme vermedik sana
   adiloş bebem,
   hasta düşmeyesin diye,
   töremiz böyle diye,
   saldır şimdi memeye,
   saldır da büyü...
 
   bunlar,
   engerekler ve çıyanlardır,
   bunlar,
   aşımıza, ekmeğimize
   göz koyanlardır,
   tanı bunları,
   tanı da büyü...
 
   bu, namustur
   künyemize kazınmış,
   bu da sabır,
   ağulardan süzülmüş.
   sarıl bunlara
   sarıl da büyü...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.