Öne Çıkan Yayın

yan yan yan

3 Eylül 2013 Salı

yalan söylüyor, yalan söylüyorrrr





M.S. 800’lü yıllarda yaşamış büyük sufi ustalardan ‘Beyazıd-i Bistami Hazretleri’nin bir menkıbesi;

       Hz.Bistami demircileriyle meşhur kasabanın meydanında bir köşeye oturdu. Biraz soluklanıp yoluna devam edecekti ki meydandaki caminin minaresinden ezan sesi duyulmaya başladı: 

      “Allah-u Ekber…”. 

       Meydan kalabalıktı. Hazret ayağa kalktı ve cezbe haliyle elini minareye doğru kaldırıp bağırdı: 

      “Yalan söylüyor, yalan söylüyor…” 

       Bu çıkışı, meydana bomba düşmüş etkisi yapmıştı. Ahali homurdanarak Hazret’in etrafını sarmaya başladı. Öfkeli sesler yükseliyordu: 


      “Vay küfürbaz zındık”, “Susturun bu mel’unu”, “Tövbe de ihtiyar”… Hazret tepkilere aldırmadan sesini daha da yükselterek devam etti; 


      “Yalan söylüyor”! Ahali iyice kızışmış, galeyana gelmek üzereydi. O esnada oradan geçmekte olan bir derviş Hazretin halini anlayıp hızla yanına seğirtti. Beyazıd’ı omuzlarından tutup kulağına fısıldadı: 


       “Ey ehli-marifet, halk dediğini anlamıyor, seni linç edecekler, yalvarırım ne demek istediğinin ıspatını (burhan) göster! 

       Hazret “peki” dedi ve meydandaki büyük örsün üzerine çıktı. Sağ elinin işaret parmağını yukarı kaldırdı ve 

      “Allah-u Ekber” demesiyle altındaki koca demir örs erimeye başladı. 

      Halk, Hazret’in bu kerameti karşısında bir an dona kaldıktan sonra “Huu” nidalarıyla önünde eğilip saygı duruşuna geçmişti ki, Hazret erimiş örsün üzerinden bir adım öne çıktı ve meydan okurcasına 


     “Ben de yalan söyledim” diye bağırdı. 

     Halkın kafası iyice karışmış, homurdanmalar yeniden başlamıştı. Bizim derviş tekrar müdahil oldu: 

    “Ne demek istediniz Sultanım?” 

     Hz.Bistami başını hafifçe önüne eğerek şöyle dedi: 


    “Eğer doğru söylemiş olsaydım benim de eriyip yok olmam icap ederdi...” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.