Kum, suya kandı;
fakat ben,
aşk suyuna kanamadım!
Hey gidi hey;
bu nasıl bir susuzluk!
Şu dünyada
benim sert ve kaskatı yapıma uygun bir kiriş yok mudur?
Yani, cihanda benim gibi bir aşk susuzu var mıdır;
bu hususta bana kim eş olabilir?
Ben öyle bir aşk susuzuyum ki,
deniz, benim için bir yudum sudur;
dağ ise küçük bir lokma!
Allahım!
Ben, ne biçim aç bir timsahım;
ben ne ile doyacağım?
Bana bir çare bul, yol göster!..
Ben, insanları birer birer yutan,
fakat bir türlü kanmayan ecelden de daha susuzum;
cehennem gibi çırpınmadayım!
Acaba, bana çok büyük,
kocaman bir lokma nasip olacak mı?
Aşk hastasına vuslattan başka çare yok;
ona,
vuslattan başka ilaç bulunamaz!
Sen,
aşkın ağzına ne verileceğini nerden bileceksin?
Senin avucun, ona, ancak alaf verir!
Sanki sen, aşk arslanına ot veriyorsun!
Akıl, kendini beğenmiştir,
çeviktir
ama,
aşkın tuzağına düşünce
başını da,
her şeyini de kaybeder!
Seni tanıyanların,
bir bilenlerin (muvahhidlerin) gönüllerine
iman doğruluğunu veren Sen'sin Allahım!
Sen'i, insanlara ve başka mahluklara benzetenlerin gönüllerine,
şekilleri, hayalleri veren de yine Sen'sin;
hikmetinden sual olunmaz.
Hakk'ın büyüklüğü, kudreti, yaratma gücü, eşsizliği hakkında konuşanlar gibi konuşma!
Bunları anlatmaya kimin gücü yeter?
Sen sus;
sus da
O'nun eserlerine hayran olarak
konuşmayanların,
susanların köşküne gir!
Ey Hakk yolunda yürüyen kişi;
sen lafı bırak da,
yine kendi şehrine,
asıl vatanına geri dön!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.